Çağdaş Sözlük

vazife ~ وظيفه

Kamus-u Fransevi - vazife ~ وظيفه maddesi. Sayfa: 1311 - Sira: 15

Qu'est-ce que vazife وظيفه , le sens du mot وظيفه. A propos وظيفه turque. Dictionnaire de langue ottomane

وظيفه fransızca ne demek, وظيفه anlamı, manası, fransızca osmanlıca sözlük

وظيفه ماذا تقصد الفرنسية وظيفه وسائل الفرنسية وظيفه معنى الفرنسي، قاموس العربية الفرنسية

vazife ~ وظيفه güncel sözlüklerde anlamı:

VAZiFE ::: Bir kimsenin yapmaya mecbur olduğu iş. Yapılması birisine havale edilen şey. Kıymet verilen iş. * Ücret.(Tarîk-ı Hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenab-ı Hakk'a aid vazifeyi düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerler.Meşhurdur ki: Bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz'in ordusunu müteaddit defa mağlup eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerası ve etbaı ona demişler: "Sen muzaffer olacaksın; Cenab-ı Hak seni galip edecek." O demiş." Ben Allah'ın emriyle cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım, Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmam; muzaffer etmek veya mağlub etmek onun vazifesidir." İşte o zât bu sırr-ı teslimiyeti anlamasıyla hârika bir surette çok defa muzaffer olmuştur.Üstad-ı Mutlak, Mukteda-yı Küll, Rehber-i Ekmel olan Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm $ olan ferman-ı İlâhîyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyade sa'y-ü gayret ve ciddiyetle tebliğ etmiş. Çünki $ sırrıyla anlamış ki: İnsanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenab-ı Hakk'ın vazifesidir. Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmazdı. L.)

vazife ::: (a. i. c. : vazâif) : 1) *ödev, *görev, bir kimsenin yapmak zorunda bulunduğu iş. 2) yapılması, birine havale edilen iş. 3) ehemmiyet verilen iş. 4) birine, her gün veya muayyen günlerde verilmesi kararlaştırılan iş ücreti.

vazîfe-i mukaddes ::: kutsal vazife (*görev).

vazîfe-i mütehattime ::: fels. fr. droit itroit.

vazîfe-i zimmet ::: borç olan vazîfe. ["vazîfe" aslında, Arapça'da "maaş" karşılığıdır]

vazife ::: görev, yapılacak iş.

Vazife :::


  1. Ödev
    Örnek: Şimdi artık vazife bitmiş, gülüp eğlenmeye sıra gelmiştir. R. N. Güntekin

  2. Görev
    Örnek: Nedim bugün vazifesine geç geldi. A. Gündüz

  3. Günlük ücret, yevmiye.

  4. 1) ödev. 2) görev.

vazife ::: görev

vazîfe ::: görev , ödev

vazîfe ::: ‬görev

vazîfe ::: ödev

vazife ::: görev, işlev, ödev, vecibe, yevmiye

VAZİFE :::

Bir kimsenin yapmaya mecbur olduğu iş. Yapılması birisine havale edilen şey. Kıymet verilen iş. * Ücret.(Tarîk-ı Hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenab-ı Hakk'a aid vazifeyi düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerler.Meşhurdur ki: Bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz'in ordusunu müteaddit defa mağlup eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerası ve etbaı ona demişler: "Sen muzaffer olacaksın; Cenab-ı Hak seni galip edecek." O demiş.