Çağdaş Sözlük

dar ~ طار

Kamus-u Fransevi - dar ~ طار maddesi. Sayfa: 789 - Sira: 5

Qu'est-ce que dar طار , le sens du mot طار. A propos طار turque. Dictionnaire de langue ottomane

طار fransızca ne demek, طار anlamı, manası, fransızca osmanlıca sözlük

طار ماذا تقصد الفرنسية طار وسائل الفرنسية طار معنى الفرنسي، قاموس العربية الفرنسية

dar ~ طار güncel sözlüklerde anlamı:

DaR ::: Yer, mekân, konak.

DaR ::: f. Sâhib, mâlik, tutan (mânasındadır.) Meselâ: Bayrakdâr $ : Bayrak tutan.

dâr ::: (a. i. c. : dirân) : 1) ev 2) yer. 3) yurt.

dâr-ı beka ::: ahret.

dâr-ı dünyâ ::: dünyâ.

dâr-ı emân ::: Müslümanlar ile sulh hâlinde bulunan veya Müslümanların zimmetini kabul eden gayrimüslim bir milletin ülkesi.

dâr-ı fena ::: dünyâ.

dâr-ı harb ::: Müslümanlar ile aralarında sulh hâli bulunmıyan gayrimüslimlerin ülkesi. [bu ülkedeki Müslim olmıyan ahâlîden her birine "harbî" denir].

dâr-ı İslâm ::: Müslümanların hâkimiyeti altında bulunan yerler. [Müslimler oralarda huzur ve emniyet içinde yaşarlar].

dâr-ı ridde ::: aslında Müslim iken sonradan irti-dâdeden veya bir aralık Islâmiyeti kabul etmiş iken sonradan mürted olan şahısların hâkim bulunduğu şehir veya kasaba, [bâzı ahkâm itibariyle dâr-ı harb'den ayrılır].

dâr-ı şûrâ-yı askerî ::: 1253 yılı muharreminde teşkîl ve 1259 tarihli nizâmnâme ile vazîfesi tes-bît olunan ve bir reis ve bir müftü ile askerî ve mülkî ricalden on bir daimî ve altı muvakkat âza (üye) ile kurulan yüksek askerî bir meclis idi. [1296 târihinde lağvolunmuştur].

dâr-ı zimmet ::: Müslümanların ahit ve emânını, . himayesini kabul etmiş olan gayrimüslimlere mahsus yerler.

dâr-ül-cihâd ::: islâm sınırları dışındaki ülkeler. Islâmla barış hâlinde olmıyan veya bir anlaş, -ma yapmamış olan ülkeler.

dâr-üt-tabâat-ül-âmire ::: Devlet Matbaası.

dâr ::: (f. i.) : dar ağacı.

dâr ::: (f. s.) : 1) tutan. Defter-dâr : defter tutan. Bayrak-dâr : bayrak tutan. gibi. 2) sahip, mâlik, li. Alâka-dâr : alakalı, ilgili. Hisse-dâr : hisseli. Hükümdar : hükme sahip, hükme mâlik.

dâr ::: (f. i.) : savaş, [dâima eşanlamı, olan "gîr" ile beraber kullanılır].

dâr ü gîr ::: kavga, savaş.

dâr ::: yer, ev, yurt.

Dar :::


  1. İçine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan, geniş ve bol karşıtı.

  2. Genişliği az veya yetersiz olan, ensiz
    Örnek: Sahilleri kucaklayan tatlı meltemler, bu mahallenin dar sokaklarından geçmiyordu. S. Derviş

  3. Az, elverişsiz, sınırlı.

  4. Sıkıntılı
    Örnek: Dar bir gün gelmiş birinden üç beş kuruş almışım, ne çıkar! M. Ş. Esendal

  5. Yetersiz.

  6. Güçlükle, ucu ucuna, ancak
    Örnek: En sonra, pek çok sıkılan çocukların zoru ile, akşam altı postasına dar yetiştiler. M. Ş. Esendal

  7. İdam mahkûmlarını asmak için dikilen direk.

  8. Yurt.

  9. Ev.

dâr ::: yer , ev , yurt , dünya , dar ağacı , sahip olan , bulunduran

dâr ::: ‬yurt

dâr ::: ev

dâr ::: ‬dar ağacı

dâr ::: ‬sahip olan

dâr ::: bulunduran

dâr ::: tutan

dâr ::: (f. i.) dar ağacı.

dâr ::: (f. s.) 1) tutan. Defter-dâr : defter tutan. Bayrak-dâr : bayrak tutan. gibi. 2) sahip, mâlik, li. Alâka-dâr : alakalı, ilgili. Hisse-dâr : hisseli. Hükümdar : hükme sahip, hükme mâlik.

dâr ::: (f. i.) savaş, [dâima eşanlamı, olan

dar ::: ancak, az, ev, mahdut, sıkı, yetersiz, yurt

DÂR :::

f. Sâhib, mâlik, tutan (mânasındadır.) Meselâ: Bayrakdâr $ : Bayrak tutan

Diğer Osmanlıca Sözlüklerde: