Çağdaş Sözlük

cez' ~ جذع

Kamus-u Fransevi - cez' ~ جذع maddesi. Sayfa: 437 - Sira: 2

Qu'est-ce que cez' جذع , le sens du mot جذع. A propos جذع turque. Dictionnaire de langue ottomane

جذع fransızca ne demek, جذع anlamı, manası, fransızca osmanlıca sözlük

جذع ماذا تقصد الفرنسية جذع وسائل الفرنسية جذع معنى الفرنسي، قاموس العربية الفرنسية

cez' ~ جذع güncel sözlüklerde anlamı:

CEZ' ::: Dereyi enine kesmek.

CEZ' ::: Ağaç kökü, ağaçların alt kısımları.

cez’ ::: (a. i.) : ağaç kökü.

cez ::: (f. i.) : ada. (bkz. : cezîre).

ceza ::: (a. i.) : 1) ceza, karşılık [iyi eyâ kötü], azap.

cezâ-yi amel ::: işlenen bir şeyin görülen fenalığı.

cezâ-yi nakdî ::: para cezası.

cezâ-yi seza ::: lâyık olan ceza.

cezâ-yi Sinimmâr ::: Sinimmâr'ın gördüğü ceza [daha güzelini yapmasın diye, yaptığı binanın üzerinden atılarak öldürül- müştür]. 2) gr. şart cümlesinde bulunan ikinci kısım : ["haber verirseniz ben de gelirim" cümlesindeki : "haber verirseniz = şart, ben de gelirim = cezadır"].

"); ciz' ::: (a. i.) : hurma ağacının köü.

cizâl ::: (a. i.) : hurmka toplama.

cizâret ::: (a. i.) : deve kasaplığı.

cizfe ::: (a. i.) : küçük sürü.

cizm ::: (a. i.) : tayın, porsiyon.

cizmîr ::: (a. i.) : ağaç kütüğü.

cizn ::: (a. i.) : 1) ağaç kütüğü. 2) kök.

cizye ::: (a. i.) : [evvelce] müslüman olmıyan teb'adan alınan vergi.

cizye-i gebrân ::: Hıristiyanlardan alınan cizye, vergi.

cizye-dâr ::: (a. f. b. s.) : haraççı, cizye denilen vergiyi alan tahsildar.

cizye-güzâr ::: (a. f. b. s.) : müslüman olmıyan, fakat İslâm devleti tâbiiyetinde bulunarak cizye, vergi ödeyen delikanlı.

"); cû ::: (f. i.) : arama, araştırma. Cüst ü cû : arayıp sorma, araştırma.

::: (f. i.) : akar su, ırmak, çay. (bkz. : cûy).

::: (f. s.) : "ariyan, araştıran, arayıcı" mânâlarına gelen sıfatlar meydana getirir. Fur-sat-cû : fırsat ariyan. Çâre-cû : çâre ariyan, gibi.

::: (a. i.) : açlık, aç kalma. Def'-i cû : açlığı giderme.

cû-i kelbî ::: (köpek açlığı) : hek. tutulanın, bir türlü doymak bilmediği bir hastalık.

cû'an ::: (a. zf. cû'dan.) : aç olarak.

"); cu'bûb ::: (a. i.) : işe yaramıy adam

cu bûs ::: (a. s.) : aptal.

"); cûce ::: (f. i.) : civciv.

"); cûd ::: (a. i.) : cömertlik, elaçıklığı.

cûd-i kerem, cûd-i sehâ ::: cömertlik.

Cûdî ::: (a. i.) : 1) Siirt iline bağlı Şırnak ilçesinin 6 kilometre güney doğusunda bulunan büyük bir dağın adı. [Nuh'un gemisinin bu dağın üzerine oturduğu Kur'an'da yazılıdır.]. 2) erkek adı.

"); cûg ::: (f. i.) : öküz boyunduruğu, (bkz. : çûg).

cuğd ::: (a. i.) : baykuş.

"); cu'l ::: (a. i.) : 1) ücret, karşılık. 2) ayak kirası,

cu'l-ale-l-cihâd ::: gazada bulunmak üzere alınıp verilen ücret.

cûl ::: (f. i.) : 1) çulha. 2) örümcek. cûleh fakirlerin giydikleri çul veya kaba dokunmuş kumaş.

cûlehî ::: (f. s.) : abalı, kebeli, kalender [kimse].

cez' ::: ağlayıp sızlama , ümitsizliğe düşme , damarlı akik , göz boncuğu adı verilen , kara alaca ve kıymetli bir süs taşıdır , dereyi enine kesmek , ağaç kökü , ağaçların alt kısımları

CEZ' :::

Ağaç kökü, ağaçların alt kısımları
\n--------\n
CEZ'(A)
\n
Damarlı akik. Göz boncuğu adı verilen, kara alaca ve kıymetli bir süs taşıdır