iktida ~ اقتداء
Kamus-u Fransevi - iktida ~ اقتداء maddesi. Sayfa: 122 - Sira: 17

Qu'est-ce que iktida اقتداء , le sens du mot اقتداء. A propos اقتداء turque. Dictionnaire de langue ottomane
اقتداء fransızca ne demek, اقتداء anlamı, manası, fransızca osmanlıca sözlük
اقتداء ماذا تقصد الفرنسية اقتداء وسائل الفرنسية اقتداء معنى الفرنسي، قاموس العربية الفرنسية
iktida ~ اقتداء güncel sözlüklerde anlamı:
iKTiDA ::: Uymak, tâbi olmak. Birinin hareketini örnek alarak ona benzemeye çalışmak. İttiba etmek.
iktidâ' ::: (a. i.) : tabî olma, uyma.
iktidâen ::: (a. zf.) : tabî olarak, uyarak.
ıktıdâ ::: (a. i.) : uyma, tâbi olma.
ıktıdâen ::: (a. zf.) : ıktıdâ suretiyle, uyarak, tâbi olarak.
iktidâ ::: uyma.
iKTiDa ::: Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:
İşte o peygamberler Allahü teâlânın hidâyet ettiği kimselerdir. Sen de onlara iktidâ et. De ki: "Ben buna (peygamberlik vazîfemin îfâsına) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O Kur'ân-ı kerîm âlemler için öğütten başka bir şey değildir. (En'âm sûresi: 90)
Benden sonra, Ebû Bekr'e ve Ömer'e iktidâ ediniz. (Hadîs-i şerîf-Tirmizî, Hâkim)
Benden önce Allahü teâlânın bir ümmete gönderdiği bir peygamber yoktur ki, o peygamberin ümmetinden Havârîleri ve sünnetine tâbi olan, emrine iktidâ eden eshâbı, arkadaşları olmasın. (Hadîs-i şerîf-Müslim)
Bizim büyüklerimizin yolunun esâsı ikidir: Birincisi; Resûl-i ekremin sallallahü aleyhi ve sellem sünnetine yâni bildirdiği İslâm dîninin îmân ve amel ile ilgili hükümlerine iktidâ, ikincisi tâbi olduğu âlim ve velîyi çok sevmek. (İmâm-ı Rabbânî)
Kendisinde imâmlık şartları bulunmadığı hâlde imâmlık yapan kimseye iktidâ etmemelidir. (İbn-i Âbidîn)
iKTiDa ::: Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:
İşte o peygamberler Allahü teâlânın hidâyet ettiği kimselerdir. Sen de onlara iktidâ et. De ki: "Ben buna (peygamberlik vazîfemin îfâsına) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O Kur'ân-ı kerîm âlemler için öğütten başka bir şey değildir. (En'âm sûresi: 90)
Benden sonra, Ebû Bekr'e ve Ömer'e iktidâ ediniz. (Hadîs-i şerîf-Tirmizî, Hâkim)
Benden önce Allahü teâlânın bir ümmete gönderdiği bir peygamber yoktur ki, o peygamberin ümmetinden Havârîleri ve sünnetine tâbi olan, emrine iktidâ eden eshâbı, arkadaşları olmasın. (Hadîs-i şerîf-Müslim)
Bizim büyüklerimizin yolunun esâsı ikidir: Birincisi; Resûl-i ekremin sallallahü aleyhi ve sellem sünnetine yâni bildirdiği İslâm dîninin îmân ve amel ile ilgili hükümlerine iktidâ, ikincisi tâbi olduğu âlim ve velîyi çok sevmek. (İmâm-ı Rabbânî)
Kendisinde imâmlık şartları bulunmadığı hâlde imâmlık yapan kimseye iktidâ etmemelidir. (İbn-i Âbidîn)
iktidâ ::: uyma , uymak , tabi olmak
iktidâ ::: uyma
iktidâ' ::: (a. i.) tabî olma, uyma.
iktidâen ::: (a. zf.) tabî olarak, uyarak.
ıktıdâ ::: (a. i.) uyma, tâbi olma.
ıktıdâen ::: (a. zf.) ıktıdâ suretiyle, uyarak, tâbi olarak.
İKTİDA :::