sebeb ~ سبب
Kamus-u Fransevi - sebeb ~ سبب maddesi. Sayfa: 662 - Sira: 22
Qu'est-ce que sebeb سبب , le sens du mot سبب. A propos سبب turque. Dictionnaire de langue ottomane
سبب fransızca ne demek, سبب anlamı, manası, fransızca osmanlıca sözlük
سبب ماذا تقصد الفرنسية سبب وسائل الفرنسية سبب معنى الفرنسي، قاموس العربية الفرنسية
sebeb ~ سبب güncel sözlüklerde anlamı:
SEBEB ::: Vâsıta. Âlet. * Alâka. * Bahane. * Edb: Harekeli bir harf ile sâkin bir harften veya iki harekeli harften meydana gelen parça. (Bak: Esbab, Esbabperest)
sebeb ::: (a. i. c. : esbâb) : 1) sebep. Bilâ-sebeb : sebepsiz, hiç yoktan. Li-sebebin : bir sebepden, bir maksattan - dolayı. 2) bahane. 3) alâka, ilgi. 4) vâsıta. 5) âlet. 6) ed. harekeli bir harf ile sakin bir harfden veya iki harekeli harf-den meydana gelen parça.
sebeb-i hafîf ::: ed. iki harften, harekeli bir harfle sakin bir harfden ibaret olan ["ben, ten, sen. . " gibi]
sebeb-i hayât ::: 1) ana ve baba. 2) hayâtına, yaşamasına sebebolan kimse.
sebeb-i sakil ::: iki harekeli harften ibaret olan : ["hareket", "azamet... " gibi]
sebeb-i terk-i cân ::: can verme sebebi. sebeb-i vücud : varlık sebebi.
SEBEB ::: Allahü teâlâ, her şeyin yaratılması için belli şeyleri sebeb yapmıştır. Belli maddeleri, belli şeylere sebeb yaptığı gibi, insanın maddî ve mânevî gücü, çeşitli enerjiler de, birçok şeylerin yaratılmasına sebebdirler. Allahü teâlâ, bir kuluna bir şey ihsân etmek, iyilik vermek isterse, o kimseyi o şeyin sebebine kavuşturur ve o şey var olur. O dilemezse hiçbir şey var olmaz. Hikmetini, yaratmasını sebeblerle örtmüş, gizlemiştir. Çok kimse, yalnız sebebleri görmekte, sebebler arkasındaki hikmeti, O'nun yaratmasını anlayamamaktadır. Bu anlayışsızlığı da, onun felâketine sebeb olmaktadır. (Abdülhakîm Arvâsî)
Allahü teâlâ, herkese lâyık olanı, umduğunu verir.Sebebleri görenin işlerini, arzûlarını sebeb ile yaratır. Sebebleri değil de, bunların sâhibini görene sebebsiz verir. Nitekim hadîs-i kudsîde; "Kullarım beni zannettikleri gibi bulur." buyurmaktadır. Evliyâ (Allahü teâlânın sevdiği kulları) yalnız sebeblerin sâhibini, sebeblere kuvvet ve te'sir edeni görüp, sebebleri görmez. (İmâm-ı Rabbânî)
Başkalarının günâh işlemelerine sebeb olmak, yalnız günah işlemekten daha çok günâhtır. Başkalarının bu günâhı işlemelerinin günâhları da, kıyâmete kadar bunlara sebeb olana yazılır. (M. Hâdimî)
Vakt, namazın sebebidir. Vakit girince namaz farz olur. Vakt, namazın meydana gelmesinde doğrudan te'sirli olmayıp, sâdece namazın kılınması, onun var olmasını îcâbettirir. (Serahsî)
Sebeb :::
- neden.
sebeb ::: sebep , neden , vasıta
sebeb ::: sebep
sebeb ::: neden
SEBEB :::